Aralık 22, 2024

Kur’an-ı Kerim ve Laiklik (2)

Laiklik Kuransal bir ilkedir.
Yazar: Mustafa Günen

Sevgili okurlar bir sanatçı sorumluluğu ile yola çıkarak  mesleğimle ilgili olarak sanat yazıları ile birlikte toplumsal sorunlara ilişkin yazılar da yazıyorum. Bilindiği gibi ülkemizde sorunların temelinde genellikle inanç yatmaktadır. Bende bu konuda en doğrusunu yaparak, inanç adına ortaya koyulan söylem ve eylemleri  referans gösterdikleri Kur’an’a götürüyorum. Dikkatle inceleyerek, araştırarak oradan çıkardığım tespitlerimi de sizlerle paylaşıyorum. Bu yazım, tarihsel bir tartışma olan Laiklik ve Kur’an ile ilgili olarak yazdığım önceki yazımın devamıdır. Konunun öneminden dolayı kısaca bir hatırlatma yapmayı gerekli buluyorum.

Laiklik ne dinsizlikle, ne de dinle ilgili olmadığı gibi inançlar arası hoş görülü olmak ta değildir. Laiklik sadece, toplum yönetiminde oluşturulacak kanunlar ve uygulamalar da herhangi bir inanç kuralını referans (dayanak) almama yöntemidir o kadar.

Ne ilginçtir ki bu gün adına laiklik dediğimiz bu yöntem, aslında bin dört üz yıl önce inmiş olan Kur’an’ın da temel ilkesidir. Laik yöntemin bir Kur’an ilkesi olduğunu birçok ayetlerden yola çıkarak açıkladım. Kur’an kendisinin  insanların yararı için bir öğüt olduğunu söyler. Ancak kişiye de bu öğüde uyup uymama hakkı verir. İsteyenin, kabul edenin bu hükümlere uyacağını istemeyenin ise zorlanamayacağını birçok ayette defalarca söyler. Aynı konuya ilişkin yeni bir ayet vereyim;

YUNUS-108-De ki: ‘Ey insanlar! Rabbinizden size gerçek gelmiştir. Doğru yola giren ancak kendisi için girmiş ve sapıtan da kendi zararına olarak sapıtmıştır. Ben sizin üzerinize vekil değilim.’

Okuduğunuz gibi bu ayette de kişi Kur’an hükümlerini isteyip de uygularsa kendi faydasına istemeyenin de kendi zararına olduğunu söylüyor. Son cümlede ise Ben sizin üzerinize vekil değilim, diyerek Peygamberin bile bu duruma müdahale edemeyeceğini açıkça belirtiyor.

Dinde zorlama yoktur

Genel olarak kabul edilip edilmeme seçeneği olduğu için hiçbir Kur’an hükmünü geneli bağlayacak şekilde yasalaştırılamayacağını söyledim. Eğer yasalaştırırsanız o hüküm kabul edeni de etmeyeni de bağlar. Dolayısı ile de seçenekli hüküm olmaktan çıkar zorunlu hale gelir dedim. Bununda ilgili birçok ayete aykırı bir durum olduğunun belirttim.

Önceki yazıyı bu şekilde özetledikten sonra Laiklikle ilgili karmaşanın Kur’an’ın bazı ayetlerinin yanlış yorumlanmasından kaynaklandığı söyleyerek bitirmiştim. Şimdi laikliğin aleyhine kullanılan bu ayetleri vererek konuya başlayayım.

Allah’ın indirdiği ile hükmedin

MAİDE-44-Şüphesiz Tevrat’ı biz indirdik. İçinde bir hidayet, bir nur vardır. (Allah’a) teslim olmuş nebiler, onunla Yahudilere hüküm verirlerdi. Kendilerini Rabb’e adamış kimseler ile âlimler de öylece hükmederlerdi. Çünkü bunlar Allah’ın kitabını korumakla görevlendirilmişlerdi. Onlar Tevrat’ın hak olduğuna da şahit idiler. Şu hâlde, siz de insanlardan korkmayın, benden korkun ve âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.

MAİDE-45-Onda (Tevrat’ta) üzerlerine şunu da yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş kısas edilir. Yaralar da kısasa tabidir. Kim de bu hakkını bağışlar, sadakasına sayarsa o, kendisi için keffaret olur. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendileridir.

MADE-47-İncil ehli Allah’ın onda indirdiği ile hükmetsin. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, fasıkların ta kendileridir.

Gelelim bu ayetlerin yorumuna. MAİDE-45-47ayetlerinde Yahudi ve Hıristiyanları işaret ederken MAiDE-44 ise Müslümanları da dâhil ederken ayetlerimi menfaatinize değişmeyin diye tehdit ediyor ve son cümlede  Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirdir, diyerek genel ve net bir hükmünü bildiriyor.

İşte bu ve benzer birkaç ayeti dayanak gösteren dinciler kesinlikle laikliğe karşılar, hatta düşman oluyorlar. İlk bakışta haklılar. Öyle ya! Ayetlerdeki Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmez ise kafirdir İfadesi çok net ve tartışılmaz. Mademki ortada gerçekten de açık, net bir hüküm var. Bu durumda Müslüman bir toplumda oluşturulacak kanunlar  kesin olarak Kur’an dan dayanak almalıdır. Ki böylece Allah’ın indirdiği ile hükmedilmiş olsun. Öyle değil mi? Evet, bu sonuca göre öyle ve de laiklik karşıtları haklı gibi duruyor. Dolayısıyla benim yaptığım yorum da bu ayetlerle çelişiyor gibi. Ancak, durum öyle değil, ortada hiçbir çelişki yok! Sadece, fark edilemeyen çok önemli bir mantık hatası var onun için karmaşa çıkıyor. Açıklayayım…

Ayetler ne diyor Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirdir Yani Kur’an ile hükmedin diyor. Peki, benim yaptığım ne? Neye göre Kur’an ilkesel olarak laiklikten  çok önce laikti diye yazdım? Tekrar vereyim KALEM-52. Halbuki o (Kur’an), âlemler için ancak bir öğüttür. ABESE-12- Dileyen ondan öğüt alır. YUNUS-99-Rabbin isteseydi, yeryüzündekilerin hepsi mutlaka inanırdı. O halde sen mi insanları inanmaları için zorlayacaksın? gibi benzer onlarca ayete dayanarak yorum yaptım. Şimdi ortaya çıkan soru şu, benim referans gösterdiğim bu ayetler de Allah’ın indirdiği hükümleri değil mi? Evet, elbette onlarda Kur’an hükümleri. Öyle ise demek ki  benim yazımdaki, Kur’an ilkesel olarak laiktir yorumum da, Allah’ın indirdiği hükümlere uygun ve de  Kur’an ile hükmedin emri ile arasında bir çelişki yok. Çünkü ben yalnızca ayetlerden yola çıkarak ulaştığım  tespitimi yazdım.

Görüldüğü gibi laikliğe karşı olanların dayandıkları  ayetleri dikkatli okuyunca  onların yanıldıkları ortaya çıkıyor. Peki, nasıl oluyor da böylesine zıt bir şekilde yanılıyorlar? Sebebi gayet basit. Çünkü dinci kesim, Kur’an ile hükmedin emrini, Kur’an’daki hükümlerin yasalaşması olarak anlıyorlar da onun için. Israrla göremedikleri şu;  Din hükümleri ne kadar kesin olursa olsun öncelikle insana, bunları kabul edip etmeme seçeneği veriyor. Yani bu hükümler, yasalar, emirler, adına ne derseniz deyin, bunlara uyup uymama konusunda inisiyatifi insana bırakıyor. İşte dindeki bu seçenekli yapı, onların yasalaşmasına engeldir.

İnanç ve ibadet özgürlüğü bir kolaylaştırma değil İlahi bir yöntemdir

Daha kolay anlaşılması için bir örnek vereyim. Ülkemizdeki seksen milyon  nüfusun bire varana kadar tamamı biz Kur’an ilkelerinin kanun olmasını istiyoruz deseler bile, bu ayetler Kur’an da oldukça, bu mümkün olmaz. Zira bu bir yöntemdir, ilahi bir ilkedir. Onun için çoğunluğa yada isteğe bağlı değildir. Bunun basit bir sebebi vardır, Allah’ın insanı yaratmadaki amacı, onun  dini isteyerek, gönülden, samimi olarak kabul etmesi esasına göre yaratmıştır. Bu samimiyetin  belirlenmesi için de  insana seçim hakkı yani inanç ve ibadet özgürlüğü tanımıştır. Onun için Kur’an’ın bu yapısı değiştirilemez. 

Yine söyleyeyim, Kur’an hükümleri onu isteyerek kabul edenler için bağlayıcı yasalardır. Fakat hiçbir zaman geneleli bağlayıcı hükümler haline getirilemez. Bu bağlamda, bu gün laiklik dediğimiz yöntem aslında zaten bir Kur’an ilkesi olduğu ortaya çıkıyor.

Yeri gelmişken şunu bir kez tekrar edeyim. Laiklik karşıtları, genelde Kur’an da geçen bazı suç ve onlara ilişkin cezaları, hırsızın eli kesilmesi adam öldürme (kısas)gibi bazı hükümleri dayanak gösteriyorlar. Bu çok hatalı bir görüştür. Çünkü Kuran da geçen suçların nerdeyse tamamı, Kur’an’ın ilan ettiği suçlar değildir. Onlar zaten tüm toplumlarda suçtur. Kur’an sadece bu suçlarda caydırıcı olsun diye cezaları ağırlaştırmıştır, ya da eksiklikleri tamamlamıştır. Bu hükümlerin asıl amacı suçu önlemek, mümkün olduğu kadar huzurlu adil bir sosyal düzeni sağlamaktır. Sosyal huzur ve düzen yalnızca Kur’an’ın  değil, diğer tüm toplumlardaki yönetim düzenlerinin de amacıdır. Onun için yasaklar Kur’an’dakilerle neredeyse aynıdır ama cezalar farklıdır o kadar. Ayrıca Peygamberin döneminden bu güne suç çeşitleri katlanarak artmıştır. Bu durumda, Kur’an’ın henüz ortada olmayan bu  suçlardan bahsetmesi, hüküm vermesi mantık dışıdır. Çünkü o zaman binlerce ciltlik hükümler suçlar ve hükümler yazması gerekir. Görüldüğü gibi mantıksız bir dayanaktır, düşüncedir.

Şimdi, birkaç cümle de laiklikle ilgili halk dilinde çok sık kullanılan sloganlarından bahsedeceğim.

Şeytan laik midir?

İlk laik şeytandır, laiklik şeytana hizmettir, şeytan laiklerin dostudur gibi laik yapıyı şeytan kavramıyla özdeşleştiriyorlar. Peşin söyleyeyim. Akıl ve mantık dışı bir yorum! Hiç şeytan, Müslümanlara, ben şeytanım, dine düşmanım diye onları yoldan çıkarmaya çalışır mı? Tabi ki hayır. Şeytan aptal değil! O Müslümanları kandırmak için dinden yana görünmesi gerektiğini bilir. Yoksa kimseyi ikna edemez. Onun için şeytan işini yaparken tam bir dindar gibi davranıp her sözünde Allah’ı, peygamberi anarak, çok şükür, hamdolsun  v.s diyerek insanların güvenini kazanır. Sonra da uydurmalarla peygambere iftiraları hurafeleri kısaca Kur’an dışı sapıklıkları dini içine sokar. Onun yoldan çıkarma yöntemi budur. Dini kullanan Şeytan, laikliği ister mi? hiç istemez. Çünkü o asırlardır dine soktuğu uydurma hükümlerin  yalanların sapkınlıkların kanunlaşmasını çok ister. Bu yolla insanlar topluca, uymak zorunda kalıp  mecburen yoldan çıksın ister.

Altı yaşındaki kız çocuğuna nikâh kıyılır, gibi birçok Kur’an ve vicdan dışı sapkın görüşlerin kanunlaşmasına şeytan çok sevinir. Onun için Şeytan laikliğin en büyük düşmanıdır ve laiklikten nefret eder. Bu sonuca göre de, laikliğe karşı olanlar bilerek ya da bilmeyerek şeytana hizmet etmiş olurlar.

Son olarak benim ulaştığım bu sonucu muhtemelen Kur’an’ı çok okuyan, büyük önder ATATÜRK de gördü. Bundan dolayı yedi yüz küsur yerde bilim emreden, aklı işletmeyi öneren bir kitabı, bilimin, akademinin ellerine teslim etmek için Diyaneti kurdu. Yazık ki çok yazık! Ömrü vefa etmedi. Gerçek Müslümanlık için büyük bir talihsizlik.

 6,700 total views