Zulüm İmtihan mı?
Dünyada artık pek çok şeyi anlamakta oldukça zorlanır olduk. Akıl almaz zulümlerin yaşandığı bu dünyada doğal olarak neden bu kadar çok kötülük olduğunu sorguluyor insan. Yeryüzündeki kötülükten ve zulümlerden yola çıkarak Allah’ın adaletini hatta varlığını sorgulayan felsefi sorulardan bazıları şöyle sıralanabilir; Allah varsa neden bu kadar kötülük var? Allah insanların acı çekmesine neden izin veriyor? Eğer Allah mutlak güce sahip, hikmetli ve adilse, neden dünya bu kadar nefretle ve adaletsizlikle dolu? Birçoğumuz kötülüklere ve zalimlerin neden olduğu acılara bakıyor, sonra da Yüce Allah’ın bunlara nasıl izin verdiğini sorgulamakla kalmayıp Yüce Allah’ın varlığını da tartışmaya başlıyoruz.
Dindar insanlar arasında yaygın olan kanaate göre “acılar Tanrı’dan gelir ve O, acı olaylar da dâhil her şeyi uzun zaman önce belirlemiştir”. Kimi müminlerde başımıza gelen tüm kötülüklerin Allah tarafından verilmiş “imtihanlar” olduğunu iddia ederler. İnsanların yaşadıkları kötü olaylar, bazı din hocalarının iddia etiği gibi gerçekten Allah’ın takdiri midir? Türkçede dediğimiz gibi alın yazısı mıdır? Dünya bir imtihan yeri ve Allah bizi bu kötü olaylarla mı imtihan ediyor?
Bebek yaşlarında çocukların tecavüze uğraması, her türlü şiddet ve kötülüğe maruz kalması gerçekten Allah’ın verdiği imtihan mıdır? Savaşlar, açlık, zulümler, insanlar arasında sonu gelmez çekişmeler, işkenceler ve buna benzer sayısız kötülüğü “imtihan” olarak görürsek yüce Allah’ın bize verdiği birçok bilgiyi ihmal etmişiz demektir. Allah’ın sevgisini, adaletini ve iyiliğini bildiren çok sayıda ayet var Kutsal Yazılarda. Günahın kökeni ve sonuna ilişkin yeterli bilgi vardır Kutsal Kitap ve Kur’an-ı Kerimde. Eğer yeryüzünde olan bütün kötülükleri ve zulümleri Allah tarafından verilen bir “imtihan” olarak görürsek Kur’an-ı Kerim ve Kutsal Kitaptaki birçok ayetle çelişiriz.
İçinde yaşadığımız şu dünya ve evren, olağanüstü bir düzen ve uyum içindedir. Evrende olan bütün olaylar, akıllara durgunluk verecek bir düzen içinde olup bitmektedir. Çünkü Yüce Allah, evrendeki canlı cansız bütün her şeyi bir ölçü ve düzene, bir yasaya göre yaratmıştır. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır.
“Biz her şeyi bir kadere (bir düzene, ölçüye, plana) göre yarattık” (54/KAMER-49).
Evrenin ve onda olan olayların bağlı olduğu bir takım ölçüler ve kanunlar vardır. Var olan bütün her şey bu esaslara göre meydana gelmektedir. Maddenin en küçük parçası olan atomdan, içinde sayısız yıldızları barındıran galaksilere, dünyanın ayrılmaz bir parçası olan aydan içinde bulunduğumuz Güneş sistemine kadar her şey, her detay olağanüstü bir uyum içerisinde çalışır. Evrendeki her şeyi belirli bir ölçüde yaratan Allah, evrendeki düzenin korunması ve sürekli olması için bir takım yasalar koymuştur. Evrendeki tüm olaylar bu yasalara göre hareket eder. Yüce Allah, evrendeki her varlığı planlı bir şekilde yaratmıştır ve canlı cansız bütün varlıklar varlıklarını sürdürebilmeleri için Allah’ın kusursuz yasalarına uymak zorundadırlar.
Gök cisimlerinin yörüngelerinde en ufak bir sapma kendi sistemlerini alt üst eder. Örneğin dünyanın güneş etrafında belirli bir yörüngesi vardır ve bu yörüngesinden kıl payı şaşmaz. Dünya takip etmiş olduğu yörüngesinden milimetrik bir sapma bile felaketlere yol açar. Şayet dünya yörüngesinden çıkıp güneşe birkaç milimetre yaklaşır veya uzaklaşırsa ısı derecesinde oluşacak bir kaç derecelik değişiklik bile dünya düzeni ve canlılar üzerinde büyük etki yapacaktır. Yüce Allah’ın kanunundan küçücük bir sapma, ani ölüm olmasa bile, sonu kesinlikle felaket olacaktır. Dolayısıyla, dünya ve diğer gök cisimleri kendilerine belirlenen yasalara uygun bir şekilde hareketlerine devam etmektedirler.
İnanılmaz büyüklükteki evrenin bir parçası olan insanda belirli yasalar doğrultusunda yaratılmış ve varlığını sürdürmesi için bu yasalara bağlı kalması zorunludur. İnsanın diğer varlıklardan ve bazı canlılardan farkı yüce Allah’ın onu akıllı bir varlık olarak yaratmasıdır. Yüce Allah insana karar verme özgürlüğünü vermiştir. İnsan kendisine verilen bu özgürlük çerçevesinde ve sorumlu olduğu alanda kendi kaderini çizmektedir. Yüce Allah iyiyi ve kötüyü açık bir şekilde göstermiştir. İnsana da iyiye ve kötüye yönelme özgürlüğünü vermiştir. İşte buna insan iradesi denmektedir.
İnsan yaratılışı itibarıyla yalnız yaşayamaz. Yaşamını sürdürebilmesi için diğer insanlara yani topluma ihtiyacı vardır. Toplum içerisinde yaşamak insanın doğasında bulunan bir özelliktir. Toplumun huzurunun sağlanması ve insanların mutlu yaşayabilmeleri için yüce Allah bazı yasalar da koymuştur. İnsanlardan canlarını, akıllarını, mallarını, namuslarını ve özetle, yaşama biçimlerini korumalarını istemiştir. İnsanlara, toplumunun diğer bireylerinin haklarına saygı göstermelerini de emretmiştir. Yüce Allah, peygamberler vasıtasıyla göndermiş olduğu ilahi mesajlarda iyiyi ve kötüyü açık bir şekilde göstermiştir. Yüce Allah insanlardan iradelerini iyi, doğru ve güzel olan şeylerde kullanmasını istemektedir.
İnsan vücudunda her an işleyen, akıl almaz karmaşıklıkta ve büyüklükte bir koordinasyon ağı vardır. Bundan amaç canlılığın devam ettirilmesidir. Şu an bu yazıyı okurken gözümüzü kullanmamız, elimizle bazı hareketler yapmamız, otururken arkamıza yaslanmamız, okuduğumuz şeyleri anlamamız, kalbimizin atması, kanın damarlarda dolaşması, nefes almamız, kokuları algılamamız, çevremizdeki sesleri duymamız ve milyarlarca hücrenin canlılığını sürdürmesi ilahi yasaya bağlıdır.
Maddenin en küçük parçası olan atomdan, içinde sayısız yıldızları barındıran galaksilere kadar evrendeki her şey, evrendeki düzenin korunması ve varlıklarını sürdürebilmeleri için yüce Allah’ın değişmez yasalarına bağlı kalmaları gerekir. Aynı şekilde, biz insanların da varlığımızı sürdürebilmemiz için yüce Allah’ın insanlık için koyduğu yasalara bağlı bir şekilde yaşamamız gerekmektedir. Allah’ın yasalarından en küçük bir sapma nasıl evrensel düzeni alt üst edebiliyorsa, evrenin bir parçası olan biz insanlarında yaratanımızın yasasından sapmamız bizim felaketimiz olur. Bunun için Allah’ın yasaları değişmez, o yasaları çiğnemek günah ve günahın karşılığı da ölümdür:
“… Allah’ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.” (33/AHZÂB-62)
“Günah işleyen, yasaya karşı gelmiş olur. Çünkü günah demek, yasaya karşı gelmek demektir” ve günahın ücreti ölüm’ dür… (1 Yuhanna 3:4; Romalılar 6:23).
Yüce Allah’ın insanlara hiçbir şekilde zulmetmediği, insanların kendi kendilerine zulmettikleri bir gerçektir. Yüce Allah’ın insanlara zulmetmesi hiçbir şekilde mümkün değildir. Allah’ın yaptığı kader unsuru olan hiçbir olay, bir insanın günah işlemesine sebebiyet veremez.
Eğer bir insan bir başkasına zulmetmişse, bir irade bir başka iradeye zarar vermiştir. Ve zulüm Allah’ın yasalarına aykırı olduğu için zulüm yapan kişi zulmettiği için günah işlemiştir. Zulüm olması için haksız bir davranışın var olması gerekir ki Yüce Allah’tan hiç kimseye haksız bir davranış ulaşması mümkün değildir. O Hak’tır, haksızlık yapması da hiçbir şekilde düşünülemez.
“Şüphesiz ki Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez, fakat insanlar kendilerine zulmederler.” (10/YÛNUS-44)
Bir insan bir başkasına zulmettiği zaman günah işlemiş olur. Yüce Allah’ın yapmayacaksın dediği bir şeyi yapmış böylece Allah’ın yasasını çiğnemiştir. Bu, kendisine de zulmettiği manasına gelir. İster Allah’a ait olan bir ibadeti yerine getirmesin, ister Allah’ın yasak ettiği bir fiili işlesin, ister bir başkasına zulmetsin, kendisine zulmetmiştir. Sonuç olarak Allah, kullarının hiçbirisine zulmetmez. Ama insanlar kendi kendilerine zulmederler.
“Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor.” (14/İBRÂHÎM-42)
“Onlar için cehennemden bir döşek ve üstlerinde de (yine ateşten) örtüler vardır. İşte zâlimleri böyle cezâlandırırız!” (7/A’RÂF-41)
Kötülükler, zulümler, bazı inananların iddia ettiği gibi, Allah’ın imtihanıysa, zalimlerin gözleri neden dehşetle bakakalacak hesap gününde? Ayrıca Allah, Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde, kullarını tövbeye davet etmektedir. Eğer zalimin yaptığı zulüm mazluma imtihan oluyorsa, zalimleri tövbeye davet etmenin bir manası olur muydu? Allah hiçbir şekilde kimseden kötülük yapmasını istemez. Kimseyi de kötülüklerle imtihan etmez, sınamaz.
“13Bir sınavla karşılaşınca kimse “Tanrı beni sınıyor” demesin. Çünkü Tanrı kimseyi kötü şeylerle sınamaz, Kendisi de böyle şeylerle sınanamaz. 14Herkes kendi arzusu tarafından sürüklenip aldatılarak sınanır. 15Arzu gebe kaldığında günah doğurur; günah da sonunda ölüme yol açar.” (Yakup 1:13-15)
“Şüphesiz ki Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez, … .” (10/YÛNUS-44)
“Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (16/NAHL-90)
Allah her şeyden evvel adaleti emreder. Herkesin başkalarına en güzel davranışlarda bulunması, Allah’ın temel emridir. Yukardaki ayette Allah çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı yasaklar diyor. Hal böyleyken nasıl olur da kulun kula yaptığı kötülüğü, zulmü Allah’ın imtihanı olarak görebiliriz? Allah, kimseye kötülük ve haksızlık etmez, kimseyi de kötülük ve haksızlık yapmasını istemez. O mutlak anlamda âdildir ve merhametlidir. Kâinatın sağlam esaslara bağlı kalması, düzen ve denge içinde süresinin sonuna kadar varlığını koruması için şaşmayan yasalar koymuştur. Yüce Allah insanı da Hak yolunda yürüsün diye yaratmış ve onu çok şerefli bir düzeyde tutmuştur.
“De ki: «Ey insanlar! Rabbinizden size gerçek gelmiştir. Doğru yola giren ancak kendisi için girmiş ve sapıtan da kendi zararına olarak sapıtmıştır. … .»” (10/YÛNUS-108)
İnsan, yüce Allah tarafından iyilik veya kötülük yollarından herhangi birine gitmesi için zorlanmamış, kendisine iki yol gösterilmiş ve istediği yola gitmek hususunda da serbest bırakılmıştır. Zaten her insan hareketlerinde serbest olduğunu çok iyi bilir. İyilik yapmak isteyen iyilik yapar; kötülük yapmak varsa akıllarda “Herkes kendi arzusu tarafından sürüklenip aldatılarak sınanır. Arzu gebe kaldığında günah doğurur; günah da sonunda ölüme yol açar.” (Yakup 1:14,15)
Yüce Allah zulmün ve haksızlığın her halini yasaklamıştır. İnsanlara kötü muamele yapmak, onların üzülmelerine sebebiyet vermek onlara zulmetmektir. “Yaklaşan gün hususunda onları uyar! Çünkü o onda dehşet içinde yutkunurken yürekleri ağızlarına gelmiştir. Zalimlerin ne dostu ne de sözü dinlenir şefaatçisi vardır.” (40/MU’MİN-18)
Bu yazı dizisinin devamı olan bir sonraki bölüme ulaşmak için lütfen buraya tıklayın.
544 total views