Dünya ve insanlık acı ve lanetin içerisinde ölmekte ve çürüyüp gitmektedir. İnsanın temel ihtiyacı bu sapkın dünya düzeninden kurtuluştur. Kutsal Kitaplar bizlere nasıl bu günahkâr dünyadan kurtulabileceğimizin formülünü verir. Bu da insanın temel gereksinimidir. Bu çerçeve içerisinde Kur’an-ı Kerim her yaştan, her eğitim seviyesinden insanın rahatlıkla anlayabileceği, öğütlerini kavrayabileceği hikmet dolu bir kitaptır. Kur’an-ı Kerimin içerdiği hükümler ve ayetlerde tavsiye edilen güzel ahlak son derece açık, anlaşılır ve kolaydır. Allah’ın yolunda yürümek isteyen, samimi ve iyi niyetli her insan Kur’an-ı Kerimde ne anlatıldığını rahatlıkla anlayabilir ve anladıklarını tüm tavırlarında ve düşüncelerinde en güzel şekilde uygulayabilir.
Kur’an-ı Kerimi anlamak için yüksek bir zekâya ya da yeteneğe değil, samimi ve iyi bir niyete, derin bir güvene ve dürüstlüğe sahip olmak gerekmektedir. Çünkü Allah samimi dürüst kullarına doğru yolları gösterir, onların Kur’an-ı Kerimden faydalanmalarını ve kurtuluşa ermelerini sağlar. Kur’an-ı Kerim bütün insanlara gönderilmiş kutsal bir kitaptır, ancak yalnızca Allah’tan korkan, hesap gününe inananlar için bir yol göstericidir. Karanlıktan aydınlığa çıkaran bir Işıktır. Bu yüzden Şeytan bizi doğru yoldan saptırmak için Allah’ın doğru yolu üzerine kurulmuş, Allah’ın Sözüne ulaşmamızı engellemeye çalışmaktadır…
Şeytan ve avaneleri, dini iyi bildiğinden insanları nasıl yoldan çıkaracağını da bilir. Şeytanın en sinsi ve aldatıcı hilelerinden biri insanlara Allah’ın ismini kullanarak yaklaşmasıdır. Bu hile oldukça kafa karıştırıcı ve aldatıcıdır. Çünkü şeytan bu sefer insanın dosdoğru yolunun üzerine oturarak (A’râf Suresi, 16) bir tuzak hazırlamıştır. Ancak Allah’a karşı gelmekten sakınan kimseler şeytanın bu oyununa gelmezler. Çünkü Allah Kendisine karşı gelmekten sakınanı doğru yola ulaştıracak, doğruyu yanlıştan ayırmasını sağlayacak bir anlayış verir:
“Ey iman edenler! Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız; O, size iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış verir ve sizin kötülüklerinizi örter, sizi bağışlar. Allah, büyük lütuf sahibidir.” (8/ENFÂL-29 -Diyanet İşleri)
Yüce Allah’ımız Kur’an-ı Kerimi öğretenin ve açıklayanın Kendisi olduğunu belirtiyor:
“Rahman (olan Allah) Kur’an’ı öğretti” (55/RAHMÂN-1-2).
“Sonra muhakkak onu açıklamak Bize ait (bir iş)tir” (75/KIYÂME-19).
Bu ayetlerden anlaşılacağı gibi yüce Allah’ımız şüphesiz Kur’an-ı Kerimi öğretecek ve açıklayacaktır. Ama şunu da unutmamak gerekir ki yüce Allah’ın Peygamberimize vahyettiği ilk Ayet ve ilk emir… OKU! Anlamamız ve gereğini yapmamız için ilk önce OKU’mamız lazım! Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’in ilk vahyedilen ayetinde okumamızı emrediyor. Yüce Allah dinimizin temelini oluşturan emirleri, öncelikle okuyup anlamamızı emrediyor. Biz inananlara düşen görev Kur’an-ı Kerimi asılı olduğu duvardan indirmek ve anladığımız dilde OKUmak ve ANLAMAKtır. Düşünerek, anlayarak ve Rab’bimin emirlerini, Rab’bimin istediği gibi doğru yapabilmektir. Kur’an’ı ANLAMAK için OKUmalıyız… Allah bize Kur’an-ı Kerim de diyor ki, dil önemli değildir, dilleri ne olursa olsun ancak samimi ve dürüst olanlar Kur’an-ı Kerim anlayacaktır.
“Eğer biz onu başka dilde bir Kur’an yapsaydık onlar mutlaka, “Onun âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?” derlerdi. De ki: “O, inananlar için bir hidayet ve şifâdır. İnanmayanların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur’an onlara kapalı ve anlaşılmaz gelir. (Sanki) onlara uzak bir yerden sesleniliyor (da anlamıyorlar).”‘” (41/FUSSİLET-44 -Diyanet İşleri)
Bu ayeti kerimeyi birde Edip Yüksel tercümesinden okuyalım:
“Onu yabancı dilde bir Kuran kılsaydık, ‘Onun ayetleri açıklanmalı değil miydi?’ diyeceklerdi. İster yabancı dil, ister Arapça olsun, de ki, ‘O, inananlar için (dilleri sözkonusu olmaksızın) bir rehber ve şifadır. İnanmıyanların ise kulaklarında ağırlık vardır. Onlara sanki uzak bir yerden sesleniliyor gibi onlara kapalıdır.’” (41/FUSSİLET-44 -Edip Yüksel)
Yani Allah’ın sözü sizin dilinizde inmiş veya yabancı bir dilde inmiş pek fark etmiyor. Eğer inanıyorsanız Kur’an-ı Kerim sizin için “doğru yolu gösteren bir rehber ve şifa kaynağıdır”. İnanmayanlara ise “Kur’ân onlara kapalı ve anlaşılmaz gelir”. Öte yandan dürüst olmayanlar ya da yalnızca Allah’a ibadet edip sadece O’na tapmayanlar, Arapça okuyup konuşsalar bile Kur’an-ı Kerimi anlama konusunda başarısız olacaklardır. Kur’an-ı Kerimi anlamak ve anladığımızı uygulamak için okumalıyız.
“Kendilerine Tevrât yükletilip de sonra onu taşımayan(onun buyruklarını tutmayan)ların durumu, Kitaplar taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allâh’ın âyetlerini yalanlayanların durumu ne kötüdür. Allâh zâlimler topluluğunu doğru yola iletmez.” (62/CUMA-5 -Süleyman Ateş).
Kendilerine Tevrat indirilenlerden oradaki emir ve yasaklara uymayanları Allah, ciltlerle kitap taşıyan merkeplere benzetmiştir. Kur’an-ı Kerim sadece güzel bir dil kitabı değil, bir mesajdır. Eğer Arapça okuyamıyorsanız, Arapçada üstün konuma gelene kadar beklemeyin, çünkü o gün hiç gelmeyebilir. Allah‘a güvenin ve bilin ki Kur’an-ı Kerimi bize öğretecek olan Allah’tır. Allah Kur’an-ı Kerimi her dilde ve her millete öğretecektir
Kur’an-ı Kerimi okumadan, okuyup yaşamınıza geçirmeden, size anlatılanları araştırmadan din zannedip şirk içinde yaşamanızdan sadece siz sorumlu olursunuz. Eksiksiz ve apaçık Kur’an-ı Kerimi yeterli görmeyip, din diye bize sunulan hurafeleri yaşayarak doğru yolu bulamayız. Kur’an-ı Kerimi okuyalım ve Allah’ın emirlerine uyalım. Kur’an-ı Kerimde yer almayan hurafeleri din diye yaşamaktan vazgeçelim.
“Yemin olsun ki, size, gerçeği açık seçik anlatan ayetler, sizden önce gelip geçmiş olanlardan örnekler, korunanlar için de bir öğüt indirdik.” (24/NÛR-34 -Y. N. Öztürk)
“Biz, gerçeği, Kur’an’da türlü biçimlerde ifade ettik ki, düşünüp anlayabilsinler. Fakat bu onların sadece kaçışlarını artırıyor.” (17/İSRÂ-41 -Y. N. Öztürk)
“Andolsun biz bu Kur’ân’da insanlara her çeşit misali türlü biçimlerde anlattık, ama insanlardan çoğu inkârda direttiler.” (17/İSRÂ-89 -Süleyman Ateş)
“Andolsun ki; Biz, onlara kitab indirdik. Onu bilgiye dayanarak uzun uzun açıkladık. İnanan bir kavim için hidayet ve rahmet olarak.” (7/A’RÂF-52 -İbni Kesir)
Kur’an-ı Kerim kendi tabirleriyle detayları veren yüce Allah’ın sözüdür, her şeyi açıklayıcıdır, rahmettir, müjdedir, ışıktır, anlamamız, uygulamamız için indirilmiş rehberimizdir. Unutmayalım ki ahirette, Allah’ın vahyi olan Kur’an-ı Kerimden sorumlu tutulacağız.
“Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen, dosdoğru yoldasın. Doğrusu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız.” (43/ZUHRÛF-43,44 -Diyanet Vakfı)
Yüce Allah’ın insanlığa sunduğu ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için en mükemmel yol gösterici olan Kur’an-ı Kerimin önündeki en büyük engel, onun insanlar tarafından anlaşılması zor, hatta imkânsız bir kitap olduğu şeklindeki düşüncedir.
Günümüzde Müslümanlar arasında doğrudan Kur’an-ı Kerimle muhatap olmanın yanlış olduğu, Kur’an meali ya da tefsirini okumanın sakıncalı olduğu, dahası, Kur’an-ı kendi başına okuyanın sapıtacağı şeklindeki düşünceler yaygındır. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim İsra suresi 9. ayetinde “Şüphesiz ki bu Kur’an en doğru yola iletir” diyebuyurmuşken bir cemaat lideri “Kuran Müslümanlığı diye bir sapıklık çıktı” diyebilmektedir.
Şeytan en büyük aldatıcıdır. Gerçekleri bizden saklamak için çeşitli oyun ve hilelerle insanların karşına çıkar. Şeytanın en iyi oyunu Allah’ın mesajını anlamamaları için insanları Allah’tan ve O’nun öğretisinden uzak tutmaktır. Kur’an-ı Kerim ısrarla kendisinin rehber, yol gösterici, uyarıcı, açıklayıcı, kolaylaştırılmış bir kitap, bir rahmet olarak gönderildiğini hatırlatıp dururken onun zorlaştırılmış, kapalı, anlaşılmaz, şifrelerle dolu ve ya sadece bazı uzmanların çözüp anlayabileceği bir kitap olduğunu söylemek, Kur’an-ı Kerimi temel alan Müslümanlığa sapıklık demek gaflet değilse ihanettir.
Şeytanın bu sinsi oyunu ezelden beri devam etmektedir. Şeytanı Şeytan yapan olayın özü onun bu sinsi oyunudur. Şeytanın en büyük hedefi, insanları Allah’ın yolundan saptırmak ve cehenneme sürüklemektir. Şeytan, Allah’ın dosdoğru yolunun üzerine oturmuştur, yani Allah’ın indirdiği Kutsal Kitapların bize ulaşmasını engellemek için her yöntemi kullanmaktadır.
“Dedi: “Beni azdırmana yemin ederim ki, onları saptırmak için senin dosdoğru yolun üzerine kurulacağım.”” (7/A’RÂF-16 – Yaşar Nuri Öztürk)
Şeytanın bizi saptırmak için üzerine oturduğu dosdoğru yol nedir?
“Gerçekten bu Kur’ân da en doğru yola iletir ve iyi işler yapan mü’minlere, kendileri için büyük bir ecir olduğunu müjdeler.” (17/İSRÂ-9 -Süleyman Ateş)
Kur’an-ı Kerim Müslümanlığını sapıklık olarak görenlere Kur’an-ı Kerim en güzel cevabı vermiştir.
“Andolsun, Kur’an bana geldikten sonra beni ondan o saptırdı. Zaten şeytan insanı yardımcısız bırakıverir.” (25/FURKÂN-29 -Diyanet İşleri)
Şeytan sürekli bizi Kur’an-ı Kerimden saptırmak için uğraşmaktadır ve ne yazık ki büyük ölçüde başarılı olmuştur. Bakın kıyamet gününde sevgili peygamberimiz ne diyecek:
“Peygamber, “Ey Rabbim! Kavmim şu Kur’an’ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi” dedi.” (25/FURKÂN-30 – Diyanet İşleri)
Günümüzde Müslümanım diyen insanlarımızın büyük bir kısmı Kur’an-ı terk etmişlerdir. Kur’an-ı Kerim, tüm kâinatı yoktan var eden, her şeyin en doğrusunu bilen, sonsuz rahmet sahibi olan Allah’ın sözüdür. Allah, Kur’an-ı Kerimde doğrularla yanlışları çok açık bir şekilde belirtmiştir. Bu nedenle de vicdanlarının sesini dinleyip, nefislerinin bencil arzularından uzak duran, Allah’ın hükümlerini uygulamada kesin kararlı olan kişiler için doğruyu bulmak çok kolaydır.
498 total views